Milyonerlerin ülkelerinden kaçışı her yıl fark edilir bir şekilde artıyor. 2018’de dünya genelinde 108 bin dolar milyoneri ülkesini terk ederken, Türkiye 4 bin kişi ile en yoğun milyoner göçünün yaşandığı ülke oldu.
AfrAsia Bank tarafından yayımlanan 2019 Küresel Servet Göçü Raporu’na göre, 2018’de Türkiye’de dolar milyonerlerinin yüzde 10’u ülkeyi terk etti. Son 4 yılda Türkiye’den göç eden milyonerlerin sayısı 17 bine ulaştı.
Türkiye’yi yüzde 6’lık oran ve 7 bin milyoner göçü ile Rusya takip ederken, Çin yüzde 2’lik oran ve 15 bin milyoner göçü ile üçüncü oldu. Hindistan’dan 5 bin, Fransa’dan 3 bin, Birleşik Krallık’tan 3 bin, Brezilya’dan 2 bin, Suudi Arabistan ve Endonezya’dan biner milyoner ülkelerini terk etti.
Raporda, Türkiye’deki milyoner göçünün kaygı verici olduğu, çünkü Türkiye’nin Hindistan ve Çin’in aksine yeni dolar milyoneri yaratamadığına dikkat çekildi.
İsviçre merkezli yatırım bankası Credit Suisse’in 2018 Küresel Servet Raporu’na göre de, dünyada dolar milyoneri sayısı artarken Türkiye’de sert düşüş yaşandı. TL’deki büyük değer kaybıyla birlikte Türkiye’deki dolar milyoneri sayısı 16 bin kişi azalarak 79 bin 243 kişiye geriledi. Hisse senetleri ve TL’deki değer kaybıyla Türkiye’de toplam servet de 191 milyar dolar eriyerek 1 trilyon 10 milyar dolara düştü. Bu rakam 2005’te 1 trilyon 78 milyar dolardı.
TERCİH AVUSTRALYA
Milyonerlerin göç ettiği ülkeler sıralamasında 12 bin kişiyle ilk sırayı Avustralya, 10 bin kişiyle ikinci sırayı ABD, 4 bin kişiyle üçüncü sırayı Kanada aldı. Milyonerlerin tercih ettiği diğer ülkeler İsviçre, Birleşik Arap Emirlikleri, Karayipler, Yeni Zelanda, Singapur, İsrail, Portekiz, Yunanistan ve İspanya oldu.
Rapora göre Türkiye, son bir yılda TL’nin değer kaybetmesine bağlı olarak dolar cinsinden yüzde 23’lük toplam servet erimesiyle Venezüella’nın ardından en kötü performans gösteren ülke oldu. Son 10 yıla bakıldığında ise Türkiye, yüzde 11’lik toplam servet kaybıyla en kötü performans gösteren yedinci ülke oldu.
Peki, milyonerler ülkelerini neden terk ediyor? Araştırmacı-Yazar Ahmet Müfit Odatv.com’da yayımlanan bir araştırmasında milyonerlerin ülkelerinden kaçtıklarını irdeliyor.
İşte o makale:
DOLAR MİLYONERLERİ ZİRVE YAPTI
Dünyanın son 40 yılına damgasını vuran neoliberal dünya düzeninin en önemli sonucu gelir adaletindeki bozulma oldu. Bir tarafta yaşamını asgari koşullarda dahi sürdüremeyen, insani koşullarda barınma imkânı bulamayan, “iyiliksever” küresel/yerel yardım kuruluşların ianesine muhtaç milyarlarca insan ortaya çıkarken, diğer yandan dünya çapında dolar milyarderi/milyoneri sayısı tarihte görülmemiş sayılara ulaştı.
2016 yılı verilerine göre, dünyadaki toplam servetin yüzde 45’i dünya nüfusunun yüzde 0,7’sine aitken, en alt dilimdeki yüzde 73,2’nin dünyanın toplam servetinden aldığı pay yalnızca yüzde 2,4. Dünyanın genel durumu bu. Ülkeler neoliberal dünya sistemiyle bütünleştikleri ölçüde bu adaletsizliğin de benzer bir parçası haline geliyorlar. 24 Ocak 1980’den itibaren, yani yaklaşık 38 yıldır, neoliberal dünya sisteminin parçası olmakla övünen ülkemiz açısından da durum farklı değil. 2016 yılı itibarıyla dolar milyarderi sayımız Japonya, Avustralya, İsveç, İsviçre, İspanya dahil, dünyanın bir çok gelişmiş ülkesini geride bırakarak 29’a ulaşmış durumda.
MİLYONER ARTIŞI AÇISINDAN DURUM OLDUKÇA İYİ!
Milyoner sayısındaki artış hızı açısından baktığımızda da durumumuz oldukça iyi. AKP dönemi ekonomik mucizesini en net görebildiğimiz yer dolar milyoneri sayısındaki müthiş artış. 2003 yılında 30 bin olan dolar milyoneri sayımız, 2016 yılı sonunda 100 bini aşmış durumda. Dünyanın en büyük ekonomileri sıralamasında 17. sırada iken dolar milyoneri sayısı bakımından iki basamak yukarda yer tutmayı başarmış, Almanya ve Fransa hariç neredeyse tüm Avrupa ülkelerini geride bırakmış durumdayız.
Bu açıdan bakıldığında, neoliberalizmin milyarder ve milyoner yaratma kapasitesi ile sefalet/yoksulluk ve göçmen/mülteci yaratma kapasitesinin birlikte yükseldiğini söylemek mümkün. “Demokrasi” götürmek adı altında gerçekleştirilen, neoliberal ekonomik ve siyasi sistem dayatmalarının, daha açık ifade edersek, emperyalist ülkeler ve küresel mali sermaye işbirliği ile sürdürülen/yaygınlaştırılan neoliberal terörün sonucu olarak, yaşamını kendi ülkelerinde sürdürme olanağı kalmayan milyonlarca yoksul, nispeten daha kolay iş ve güvenlik bulabileceklerini düşündükleri ülkelerin kapısına dayanmış durumda.
2016 YILINDA MAL VARLIĞI 1 MİLYON DOLARIN ÜZERİNDE OLAN
Zorbalık ve adaletsizliklerin arttığı her dönemde olduğu ve tarihte birçok örneğini gördüğümüz yoksul göçü açısından yeni olan ya da şaşıracak bir şey yok aslında. Enteresan olan yoksullar açısından zorunlu olarak gerçekleşen bu göç dalgasına, son dönemde gönüllü olarak zenginlerin de katılmış olması; milyonerlerin, büyük çoğunlukla devlet destekli ve kamu kaynaklarının şu ya da bu şekilde özel mülkiyet konusu yapılması yoluyla milyoner olmayı “başardıkları ”ülkeleri “gönüllü” olarak terk etmeye başlaması.
Dünya genelinde, 2016 yılında mal varlığı 1 milyon doların üzerinde olan 82 bin kişi kendi ülkesini terk ederek, başka ülkelere taşınmış durumda ve bu eğilim her geçen gün artarak devam ediyor. Oransal artış açısından lider durumda olsak da, zengin göçü sadece bizim ülkemize has bir durum değil. Global Health Review tarafından hazırlanan bir rapora göre, milyoner kaçışının sayısal olarak en çok yaşandığı ülkelerin başında Fransa geliyor. Fransa’yı Çin, Brezilya, Hindistan ve Türkiye takip ediyor. Milyoner sığınmacıların en çok tercih ettikleri ülkeler ise sırasıyla Avustralya, ABD, Kanada, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Yeni Zelanda.
Yoksulların ülkelerinden kaçma nedenleri son derece yaşamsal ve insani açıdan anlaşılır durumda iken, zengin göçü açısından durum o derece net değil. Hemen akla gelen ilk soru, kim bu insanlar? Zengin olmayı “başardıkları” ülkeleri niçin terk ediyorlar, daha açık ifade edersek niçin kaçıyorlar, gittikleri yerde ne bulmayı umuyorlar?
Söz konusu rapora göre, zenginlerin taşınma/göç kararında ülkelerin politik ve ekonomik durumların etkili olduğu söylense de, çeşitli kaynaklardan faydalanarak oluşturduğum tabloda yer alan veriler dikkate alındığında, gerek kaçılan gerekse sığınılan ülkeler açısından en azından ilk bakışta göze çarpan, belirgin bir benzerliğin söz konusu olmadığı görülüyor.
Kaçılan ülkeler açısından Fransa en çok göze batan ülke iken, gidilen ülkeler arasında ise BAE dikkat çekiyor. Fransa’dan kaçışın nedenleri konusunda yaygın kabul gören tespitlerin başında, nispeten yüksek olduğu düşünülen gelir ve kurumlar vergisi oranları ile özellikle Kuzey ve Batı Afrika ülkeleri kaynaklı göçün yarattığı güvenlik sorunları geliyor. Neoliberalizm karşıtı siyasi partilerin güçlenişi diğer bir etken. Tam bir vergi cenneti olan Birleşik Arap Emirliklerinin zengin göçünün hedefi olması da son derece anlaşılır. Güneydoğu Asyalı, Uzak Doğulu göçmen işçiler sayesinde vergisiz lüks yaşamın sürekliliği garanti altına alınırken, ülkenin demokrasi sıralamasında 150. sırada olması, bir anlamda bu ülkeyi “tercih eden” zenginlere sağlanan yüksek güvenliğin de nedenini oluşturuyor.
ZENGİN GÖÇÜNE KAYNAKLIK EDEN ÜLKELERİN ORTAK ÖZELLİĞİ
Gelelim yukarıda oluşturduğumuz tablodan bizim yaptığımız diğer çıkarımlara. Fransa hariç tutulduğunda, zengin göçüne kaynaklık eden ülkelerin ortak özelliği, kamu kaynaklarının özelleştirilmesi, sermayeye sağlanan teşvikler, ucuz emek ve tabii ki siyasi klientalizm/kayırmacılık kaynaklı olarak son 30-40 yılda en hızlı şekilde zengin yaratan ülkeler olmaları. Zenginliğin oluşma sürecinin siyasetle olan sıra dışı ilişkisinin doğal sonucu, zenginliğin aynı yolla kaybedilebilmesi riskini de normal olarak barındırıyor.
Tablodan da görüleceği gibi, BAE dışındaki hedef ülkelerin ortak özelliği sermaye ve mülkiyet haklarına üst düzeyde hukuki/anayasal güvence sunuyor, mülkiyet hakkını, gelir dağılımındaki adaletten, sosyal devlet olmaktan daha önemli bir “demokratik” değer olarak görüyor olmaları. Neoliberal politikalara ısrarlı bağlılıklarıyla öne çıkan bu ülkeleri, son dönemin moda kavramıyla, “hukukun üstünlüğünün” kurumsallaşmış olduğu ülkeler diye tanımlamak da mümkün.
Servetlerini, bu serveti kazandıkları ülkede güvende hissetmeyen milyonerler, bazen servetleriyle birlikte giderek, bazen servetlerinin bir kısmını, bazen tamamını önden gönderip kendi gelecekleri için uygun olmadığını düşündükleri ülkenin sırtından servetlerini artırmaya da devam ederek, servetlerini güvence altına almaya çalışıyorlar.
Bu şekilde bakıldığında, kaçılan ülkeler ve hedef ülkeler açısından ilk bakışta göze çarpmayan bir ilişki olduğunu söylemek de mümkün.
Leave a Reply