ABD’nin Din Özgürlüğü raporuna, Türkiye’den sert tepki

ABD’nin hazırladığı Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu raporuna, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanlığı tarafından sert tepki gösterildi.

Kalın: Bu yanlıştan dönün

Dışişleri Bakanlığı: Mesnetsiz, asılsız iddialar

ABD hükümetine bağlı Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu (USCIRF), 2019 raporunu açıkladı. Dini özgürlük ihlallerinde “sistematik, sürekli, dikkat çekici” unsurlarından en az birini karşıladığı belirtilen Türkiye, raporda ikinci kademe statüsüne alındı.

ABD Kongresi’nde açıklanan raporun Türkiye bölümünde ülkede dini özgürlüklerin durumunun derin endişe yaratmayı sürdürdüğü ve mevcut gidişatın, gelecek yıllarda koşulların daha da kötüleşmesine yol açacağına dair ciddi kaygılar doğurduğu ileri sürüldü.

ABD’NİN BASKILARI SONUCU BRUNSON BIRAKILDI

Raporda ABD ile Türkiye arasında krize neden olan Brunson davasıyla ilgili, “İki yıldan fazla süren ve Hristiyanlar’a yönelik nefret söyleminde artışa neden olan Protestan Pastör Andrew Brunson’ın alıkonulması ve yargılanması süreci Ekim 2018’de mahkumiyet kararı ile sonuçlanmış, fakat Brunson, ABD Hükümeti’nin baskıları sonucu serbest bırakılmıştır.” ifadeleri raporda yer aldı.

 “HÜKÜMET YAHUDİLER’E VE HRİSTİYANLAR’A NEFRET SÖYLEMİNİ ARTTIRDI”

Türkiye’deki dini azınlıkların yaşama ve var olma mücadelesine tehdidin sürdüğü öne sürülen raporda, “Devlet kurumları ve hükümet taraftarı medyanın karalama kampanyaları, azınlıktaki bu gruplar arasında artan bir korku ortamının gelişmesine katkı yapmıştır” cümlesine yer verildi.

CUMHURBAŞKANLIĞI SÖZCÜSÜ KALIN:

TARAFSIZ VE GERÇEK OLMAKTAN UZAK

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu 2019 Raporu Türkiye Bölümü’ne tepki gösteren bir açıklama yayımladı. Kalın, raporun tarafsız ve gerçek olmaktan uzak olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu tarafından yayınlanan 2019 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu’nun Türkiye bölümü gerçek ve tarafsız olmaktan uzaktır.

FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜDÜR

ABD’li yetkililer tarafından FETÖ gerçeğinin anlaşılamadığını gösteren rapor, terör örgütü olduğu hukuken ispatlanmış FETÖ’yü masumlaştırmaya çalışmaktadır. Diğer suçlarının yanı sıra 15 Temmuz darbe girişiminde 251 vatandaşımızı şehit eden ve binlerce masum sivilin yaralanmasına sebep olan eli kanlı bir terör örgütünü, “dini baskıya uğrayan mağdur” ifadeleriyle aklamaya çalışmak beyhude bir çabadır.

Bu rapor ABD’nin terörle mücadele konusundaki körlük ve tarafgirliğinin açık bir göstergesidir.

Rapor, ülkemizdeki dini azınlıklar konusunda da büyük bir yanılgı ve kasıtlı çarpıtma çabası içindedir.

Türkiye’de dini azınlıklar hukuk devleti çerçevesinde, eşit vatandaşlar olarak ve inanç özgürlükleri korunarak yüzyıllardır barış içinde yaşamaktadırlar.

RAPORU ŞİDDETLE KINIYORUZ

ABD Dini Özgürlükler Komisyonu, tarafgir ve yanlış kaynaklardan beslenerek ülkemizdeki azınlık cemaatlerine büyük bir saygısızlıkta bulunmuştur. Türkiye’de dini özgürlük ve çoğulculuk konusunda azınlık cemaatlerinin yaptığı açıklamaların dikkate alınmaması, manidardır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde azınlık cemaatlerinin vakıf mülklerinin iadesinden dini ibadet ihtiyaçlarının karşılanmasına kadar pek çok alanda atılan devrim mahiyetindeki adımların yok sayılması ise siyasi Saiklerle hareket edildiğini göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti olarak bu tarafgir ve iyi niyetten uzak raporu şiddetle kınıyor, ABD yönetimini ve Kongreyi ülkemizin gerçeklerini çarpıtmaya yönelik bu yanlıştan dönmeye çağırıyoruz.” 

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’DA TEPKİ GÖSTERDİ

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, 2019 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu’nun Türkiye’ye ilişkin bölümünde yer alan değerlendirmelerle ilgili, “FETÖ mensuplarını dini baskıya uğrayan Sünni Müslümanlar olarak nitelendirmesi, daha en baştan bu raporun ne denli tarafgir, gerçeklikten kopuk olduğunu ve hangi şer odaklarının etkisiyle kaleme alındığını açıkça ortaya koymaktadır” dedi.

Raporun, mesnetsiz iddialarla dolu olduğunu belirtenAksoy, “Temsilciler Meclisine Müslüman bir temsilci seçilmesini içine sindiremeyen, İslamofobi’yle mücadelede yeterli iradeyi sergileyemeyen ve kendi dini azınlıklarına yönelik saldırıları engellemekte aciz kalan ABD yönetimi ve kongresinin Türkiye’yi eleştirmesi ise tutarsızlık göstergesidir. Türkiye, farklı din ve inançların barış içinde yaşadığı toplumsal yapısıyla dünyaya örnek teşkil etmektedir” dedi

TÜRKİYE’NİN SERT TEPKİ GÖSTERDİĞİ RAPORUN AYRINTILARI ŞÖYLE:

Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bu yana Türkiye’de insan hakları ve sivil özgürlüklere dair endişelerin sürdüğü belirtilen raporda, dini özgürlüklerle ilgili gidişatın, önümüzdeki yılda daha da kötüleşeceğine işaret ettiği yazıldı.

Raporda, 2018’de yürürlüğe giren müfredata rağmen devlet okullarındaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu oluşuna dikkat çekildi. Lozan Anlaşması’nda adı geçen dini azınlıklara mensup öğrencilere muafiyet tanınsa dahi, ateist veya Alevi ailelerin bu muafiyet hakkını kazanmak için zorlu bir yargı sürecinden geçtiği, talepleri mahkemece onaylansa dahi eğitim kurumlarında bu kararların pratiğe dökülmediği belirtildi.

2018 yılında, ‘Türk hükümetinin dini toplumların içişlerine müdahale ettiği’ yazılan raporda, söz konusu azınlıkların dini liderlerini seçerken adayların ‘Türk vatandaşı olması şartı’ bu müdahalelere örnek gösterildi. Diğer bir örnek olarak, geçen mart ayında hayatını kaybeden Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan’ın yerine geçecek ismin belirlenmesi için yapılan seçimlerle ilgili İçişleri Bakanlığının müdahalesi ve İstanbul Valiliğinin gerekli koşulların yerine getirilmediği gerekçesiyle seçimleri engellemesi gösterildi.

Kimlik kartlarında ‘din’ hanesinin bulunmasının ayrımcılığa yol açabileceği endişesi de raporda yer alan hususlar arasında. ‘Bazı kesimler tarafından Ermeni, Yahudi ve Rum gibi azınlıkları fişleme çabası’ olarak nitelendirilen, Şubat 2018’de soyağacı kayıtlarının e-devlet sisteminde paylaşılmasının da benzer kaygıları doğurduğu ifade edildi. Nüfus kayıtlarının kamuoyuyla paylaşılması, etnik ve dini zenginlikleri ortaya çıkardığından olumlu bir adım olarak görülse bile bu bilgilerin ayrımcılığa yol açabileceği vurgulandı.

Alevilerin Türkiye’deki en büyük azınlık grup olduğunun altı çizilen raporda, hükümetin Alevileri ‘Müslüman’ olarak tanımladığı, Sünni mezhebinden ayrı tutmadığı yazıldı. Komisyon raporunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), Şubat 2015’te aldığı karara rağmen hükümetin Alevi öğrencilerin, Sünni İslam anlayışının öğretildiği Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden muaf tutulması ile ilgili halen gerekli adımları atmadığını belirtti. Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması ile ilgili tartışmalar da raporda yer buldu.

Anti-semitik söylemlerin, hükümet yanlısı yazılı basın ve sosyal medya organlarında devam ettiği belirtilen raporda, Hrant Dink Vakfı’nın yaptığı bir araştırmaya değinilerek, Ocak-Nisan 2018 arası, Yahudileri hedef alan 427 nefret söyleminin tespit edildiği yazıldı. AK Parti kurucularından Burhan Kuzu’dan Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye kadar, önde gelen siyasetçilerin de Yahudilere yönelik ayrımcı yorumlarda bulunduğu, İsrail devleti ile ilgili haberlerde Yahudilerden olumsuz ifadelerle bahsedildiği de ‘Anti-semitizm’ alt başlığında yer alan konular arasında.

Rahip Brunson davasına geniş yer verildi

Raporda, Pastor Brunson davası, ‘Azınlıkların Mal Varlıkları’ndan sonra en geniş yer verilen madde oldu. Pastor Brunson olayı ile bağlantılı olarak Evanjelik grupların hedef gösterildiği, en az 20 Protestan ailenin ya sınır dışı edildiği ya da vize verilmeyerek Türkiye’yi terk etmeye zorlandığı da ifade edildi.

Raporda, 23 yıl Türkiye’de yaşayan Pastor Andrew Brunson’ın, Ekim 2016’da haksız yere gözaltına alındığı, terör örgütü üyesi olma ve casusluk yapma ile suçlandığı, daha sonrasında ‘üye olmadan terör örgütleri adına suç işleme’ ile itham edildiği yazıldı. ‘Protestanlar’ alt başlığı altında, ‘PKK ile FETÖ’ örgütleri ile işbirliği yaptığı iddiasıyla tutuklanan Brunson ile ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları da değerlendirildi. Raporda, Erdoğan’ın Brunson’ın iadesine karşı çıkarken daha sonra pastörle Gülen hareketinin lideri Fethullah Gülen’in takas edilmesini teklif ederek kendiyle çeliştiği yazıldı. Komisyon dini özgürlükler raporunda, Brunson olayını ayrıntılı bir şekilde aktardı.

Yehavo’nın Şahitleri mezhebine mensupların vicdani ret hakkının olmadığı ve askerlik hizmetini yerine getirmemeleri halinde hapisle cezalandırıldığı, askerlik hizmetinin iş bulma/ işten atılma gibi hayatın diğer noktalarını da etkilediği raporda altı çizilen maddelerden biri.

Ankara’nın rapora verdiği tepkinin odak noktası olan Gülen hareketi ile ilgili, başarısız darbe girişiminin ardından geçen 2 yıllık süreçte on binlerce kişinin görevden alındığı, gözaltına alındığı ve tutuklandığı belirtildi. Raporda, darbe girişiminin arkasında Gülen hareketinin olduğunu savunan hükümetin söz konusu hareketi Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) adıyla terör örgütü olarak tanıdığı hatırlatıldı.

Raporda, en geniş yer verilen konu ise azınlıkların mal varlıkları oldu. Sanasaryan Han’ın mülkiyet hakkının Ermenilere, Bozcaada’daki 11 gayrimenkulün Rum Ortodoks Kilisesi’ne geri verilmesine kadar ülkede kamulaştırılan taşınmazların azınlık gruplarına iadesi ayrıntılı bir şekilde ele alındı. 15’inci yüzyılda bazilikadan camiye çevrilen, 1935 yılındaysa müze yapılan Aya Sofya’nın camiye dönüştürülmesi ile ilgili söylemler de raporda yer buldu.

Raporda, Ocak 2018’de Diyanet İşleri Başkanlığının internet sitesinde, İslami kurallara göre 9 yaşındaki kız ve 12 yaşındaki erkek çocuklarının evlenebileceği yönündeki fetvasına da dikkat çekildi. Raporda, toplumdan gelen tepkiler üzerine bu fetvayı geri çeken Diyanet İşleri Başkanlığının daha sonra, ‘Diyanet’in her zaman evlilik yaşının kızlar için 17, erkekler için 18 olduğunu savunduğunu’ yazan bir açıklama yayınladığı yazıldı. Raporda, Ocak 2018’deki bir araştırma kaynak gösterilerek, 2017 yılında reşit olmayan 115 kız çocuğunun hamilelikle ilgili tedavi gördüğüne ve hastane kayıtlarına göre de 15 yaşın altında en az 38 kız çocuğunun hamile kaldığına dikkat çekildi.

Türkiye’nin ABD’nin stratejik ortağı olduğu hatırlatılan raporda, son yıllarda, özellikle Pastor Brunson ve NASA’da görevli bilim adamı Serkan Gölge ile ABD Konsolosluğunda çalışan 3 Türk vatandaşı ile ilgili olayların iki ülke arasındaki ilişkilere olumsuz yansıdığı belirtildi. Ağustos 2018’de ABD Hazine Bakanlığının, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya Brunson davasıyla ilgili yaptırım uygulandığının yazıldığı raporda ayrıca, çelik ve alüminyuma getirilen ek vergilerin Türk Lirası’nın değer kaybetmesine yol açtığı ifade edildi. Ekim 2018’de Brunson’ın serbest bırakılmasının ardından Soylu ve Gül’e yönelik yaptırımların kaldırıldığı, ikili ilişkilerde de düzelme sağlandığı raporda yer aldı.

Dini özgürlükler raporunda ayrıca Türkiye’nin Rusya’dan satın alacağı S-400’lerden, Suriye’deki gelişmelere kadar jeopolitik ve güvenlik konularına da değinildi.