Türkiye ile Çin arasında bir yakınlaşma mümkün müdür?

TED Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü araştırma görevlisi Dr. Emre Demir uwidata.com için değerlendirdi.

Çin Halk Cumhuriyeti Pekin Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak da çalışmalar yapan Dr. Demir’in ilgi alanları, Doğu Asya siyaseti, Çin siyaseti ve Çin dış politikası.

Bir önceki makalede Türkiye Çin ilişkilerini etkileyen önemli etkenleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Haziran ayında, Pekin’e gerçekleştirdiği ziyaretin, Çin-Türkiye ilişkileri bağlamındaki etkilerini ele almıştık.

Bu kez Türkiye ile Çin arasında bir yakınlaşmanın mümkün olup olmadığı üzerinde duracağız.

Dr. Demir’in, Türkiye ile Çin ilişkileri değerlendirmesi şöyle:

ÜÇ ANA UNSUR VAR:

“Bu olasılığı ele almadan önce iki ülke arasındaki ilişkilerde etkili olan üç ana unsuru hatırlamakta fayda var. Zira bu üç unsur, ülkeler arasındaki ilişkinin seyrini ve yakınlaşma olup olmayacağını belirleyecek temel meselelerdir. Başka bir deyişle, bu unsurlar iki ülke arasında bir yakınlaşma için birer engel oluşturma potansiyeline sahip olduğu gibi böyle bir yakınlaşmanın yapı taşları da olabilirler.

Türkiye ile Çin ilişkilerini derinden etkileyen en önemli unsur Sincan ve Uygur meselesi, ticari ve ekonomik ilişkiler ve her geçen gün daha fazla önem kazanan Kuşak ve Yol Girişimi ve bu girişimin sunduğu potansiyel ekonomik kazanımlardır.”

Flickr

UYGUR MESELESİ:

“Uygur meselesinde Türkiye’nin tutumunda son aylarda önemli bir dönüşümden söz edilebilir. Kısa zaman öncesine kadar AKP yöneticileri, iktidarlarının ilk anlarından itibaren; fakat özellikle de Urumçi ayaklanmalarının yaşandığı 2009 yılından 2019 yılının ilk aylarına kadarki süreçte Çin devletini açıktan ve sert bir biçimde eleştirmiştir. Öyle ki 2009 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan Çin’in Uygurlara yönelik politikasını “Adeta soykırım” olarak tanımlamıştır. Ne var ki Türkiye devleti, haziran ayından bu yana çok ciddi bir tutum değişikliğine giderek Çin’i açıktan ve sert bir biçimde eleştirmek yerine ülkeler arasında gerçekleştirilen kapalı görüşmeler ile yönlendirmeye çalışmaktadır.”

TİCARİ İLİŞKİLER DENGESİZ:

“İkinci mesele, Türkiye ile Çin arasında Türkiye’nin aleyhine seyreden ticaret ilişkileridir. 2001 yılında 1 milyar dolar civarında olan ikili ticaret hacmi, 2018 yılına gelindiğinde 23,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bunun 20 milyar doları aşan kısmı Çin tarafından Türkiye’ye satılan mallardan oluşuyordu. Başka bir deyişle, iki ülke arasındaki ticaret ilişkileri Türkiye’nin aleyhine olacak şekilde çok dengesiz ve Türkiye ekonomisinin bu durumu lehine değiştirme potansiyeli, en azından kısa vadede bulunmuyor. Dolayısıyla iki ülkenin karşılıklı ihracatlarındaki büyük fark önümüzdeki yıllarda da Çin’in lehine, Türkiye’nin aleyhine olacak şekilde devam edecek.

Türkiye-Çin ilişkilerindeki bu iki mesele, Türkiye’de toplumun Çin algısını önemli derecede etkiliyor. Pew Araştırma Merkezi’nin 2017 anketine göre, Türkiye’de yaşayan yurttaşların ancak %33’ü Çin’e karşı olumlu bir bakış açısına sahipken, olumsuz bakış açısına sahip olanların oranı %54’tür. Yani Türkiye’de halkın yarısından fazlası Çin’e karşı olumsuz düşüncelere sahip ki bu durumun en önemli iki nedeni, Çin’in Sincan’da uyguladığı politikalar ile halkın Türkiye ekonomisinin Çin’de üretilen düşük kaliteli ürünler tarafından ele geçirildiği algısına sahip olmasıdır.”

UYGUR MESELESİ ÇÖZÜLMELİ:

“Kısacası, iki ülke arasında bir yakınlaşma olması için olmazsa olmaz iki koşuldan ilki Uygur meselesidir. Uygur meselesi ya çözülme kavuşturulmalı ya da Türkiye, Haziran’dan bu yana izlediği sessiz muhalefet siyasetini devam ettirerek Çin ile ilişkilerini iyi tutmalıdır. Bu seçeneklerden ilki, en azından kısa ve orta vadede olanaklı görünmemektedir. Dolayısıyla ikinci seçenek, iki ülke arasındaki ilişkilerin selameti açısından daha makul görünmektedir. Zira aksi bir durumda, yani Türkiye’nin önceki yıllardaki gibi Çin’i Uygur meselesi nedeniyle açıkça eleştirmesi durumunda Çin yeniden Türkiye’ye ve Türk iş insanlarına karşı olumsuz bir yaklaşım sergilemeye başlayacaktır.”

AKILCI BİR POLİTİKA İZLEMESİ GEREKİYOR:

“Bu demek değildir ki Türkiye, bu konuda hiçbir şekilde aktif bir rol oynayamaz. Aslında Türkiye hem Uygurları hem de Çin devletini daha makul bir siyaset izlemeye ikna edebilirse bu mesele iki ülke ilişkileri açısından bir sorun olmaktan çıkıp bir iş birliği ve ortaklık fırsatı sunabilir. Her ne kadar başarılması çok zor olsa da Türkiye taraflardan birini karşısına almak yerine bu meselede sahip olduğu eşsiz konumu kullanarak çözüme giden yolda bir kolaylaştırıcı rolü oynamayı denemelidir. Ne var ki bu tür bir politikanın başarılı olabilmesi için ülkenin yöneticileri, kimlik siyaseti izlemek, yani Uygurların ve Müslümanların hamisi gibi bir konuma sahipmiş gibi davranmak yerine seküler ve akılcı bir siyaset izlemelidir. Başka bir deyişle Türkiye dini ve etnik temele dayalı bir siyaset yerine, insan haklarının önemini vurgulayan, aynı zamanda da her iki ülkenin de uzun yıllardır karşı karşıya kaldığı terörizm sorununu da dikkate alan bir çerçevede hareket etmelidir.”

ÇİN, TÜRKİYE’YE YATIRIMLARINI ARTIRDI:

“Böyle bir durumda Türkiye hem Çin ile arasındaki en hassas meselenin çözümü için önemli bir rol oynayabilir hem de Çin’den bugüne kadar elde ettiğinden çok daha yüksek bir miktarda doğrudan dış yatırım ve çok daha fazla sayıda turist çekebilir. Bu noktada Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 2013 yılında başlattığı ve Türkiye’nin Orta Koridor olarak adlandırılan güzergâhın en önemli ayaklarından birini oluşturduğu Kuşak ve Yol Girişimi büyük bir öneme sahip. Zaten Çin son dönemde ilişkilerin iyileşmesi ile birlikte Türkiye’ye doğrudan yatırım ve finans gibi alanlarda desteğini artırmış durumda. Öyle ki Çin’in İstanbul Başkonsolosu Cui Wei, Eylül ayında yaptığı açıklamada 2019 yılının sonuna kadar Çin’in Türkiye’deki yatırımlarının değerinin 4 milyar doları aşmasını beklediklerini belirtti. Çin’in Ankara Büyükelçisi Deng Li ise bu yılın ilk aylarında yaptığı açıklamada ülkesinin hem Türkiye’deki yatırımlarını hem de Türkiye’yi ziyaret eden Çin’li turist sayısını 2021 yılına kadar iki katına çıkarmayı hedeflediğini ifade etmişti.

Needpix

Bu iki sektör, yani turizm ve doğrudan yatırımlar, özellikle de altyapı, enerji ve finans alanındaki yatırımlar, iki ülke arasında bir yakınlaşma sağlanabilmesi için önemli bir fırsat sunacaktır. İkili ilişkilerin turizm ve doğrudan yatırımlar çerçevesinde gelişmesi, hem Türkiye’de halkın Çin’e yönelik bakış açısının daha olumlu bir seyir izlemesine hem de iki ülkenin daha hassas meselelere yönelik siyasetlerindeki farklılıkların aşılmasına yardımcı olacaktır.”