Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı bir televizyon programında “Ben ve tüm ailem başta olmak üzere, tüm arkadaşlarımın telefonları dinleniyor” dedi.
Telefon dinleme olaylarına uzunca yıllarımı geçirdiğim adliye ve emniyet koridorlarından aşikârım. O dönemler birçok telefon dinleme vakasını haber yapmıştım.
Ancak 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşadığımız hain darbe girişiminin ardından Fettullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu olan yargıçların ve polislerin ve istihbaratçıların teşkilatlardan temizlenmesiyle bu dinleme olaylarının kesildiğine inanıyorduk.
Ancak Sayın Kılıçdaroğlu o kadar kesin bir dil ile konuştu ki “Elimizde isimleri dahi var” dedi.
Durum böyle olunca açıkçası kafam karıştı.
Önce aklıma, basına yansıyan bir Alman yazılım şirketinin Türkiye’ye “muhaliflerin” dinlenmesi için program sattığı haberleri geldi.
Sonra işi bir uzmanına sormak.
“Gizli Kulaklar Ülkesi” isimli birçok dinleme olaylarının yer aldığı kitabın yazarı Faruk Bildirici’ye kafama takılanları sordum.
Bildirici “Evet, polis-yargı-istihbarat üçgenine yerleşen Fetullahçı örgütün bu gizli dinlemelerde çok önemli rolleri vardı. Ama onlar temizlendiler diye bu dinlemelerin bittiğini söylemek mümkün değil” iddiasında bulundu.
“BÜTÜN PARTİ YÖNETİCİLERİNİN TELEFONLARI DİNLENİYOR”
Daha önce de, “Hepimizin cep telefonları dinleniyor. Hepimizin normal telefonları da dinleniyor. En başta benimki ve benim partili arkadaşlarımın. Bütün parti yöneticilerinin telefonları dinleniyor” şeklinde açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu iki gün önce katıldığı bir programda iddialarını daha kesin bir dille yeniledi.
Kılıçdaroğlu, “Millet İttifakı’nın Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) çalışan görevliler tarafından bozulmaya çalışıldığına işaret etti. CHP lideri ayrıca kendisi, eşi ve çocuklarının telefonlarının da halihazırda istihbarat yetkileri tarafından usulsüzce dinlendiğini” söyledi.
KILIÇDAROĞLU: BENİM, EŞİMİN, ÇOCUKLARIMIN TELEFONLARI HALA DİNLENİYOR!
TV5’e konuşan Kılıçdaroğlu ‘Millet İttifakı’nı bozmak için özel çabalar harcandığını gayet iyi biliyoruz. Devletin bazı unsurlarının bu ittifakı bozmak üzere belli kişi tarafından yetkilendirildiğini ve görevlendirildiğini de biliyoruz” dedi.
CHP lideri, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Millet İttifakı’ndan rahatsızlık duyduğunu da ifade ederek şöyle konuştu:
“Her devletin kendi istihbarat örgütleri vardır ve bu istihbarat örgütleri devletin, ülkenin menfaatleri için çaba harcarlar. Bunun için yemin etmişlerdir. Bunun için çaba harcarlar. Burada da devletin çıkarlarını değil de, bir siyasal partinin çıkarlarına dönük bir çaba olursa, işte orada farklı bir şey çıkar ortaya. İstihbarat bizi dinleyebilir ben ülkenin aleyhine bir şey yaparsam… Rahmetli Ecevit’in de telefonları dinlendi, benim, eşimin, çocuklarımın telefonları hala dinleniyor…Bunlar normal değil. Ben dinlendiğimi gayet iyi biliyorum efendim. Dinleniyorum. Bilgiye dayalı söylüyorum. Bunları bilmez olur muyum? Telefonlarımız dinleniyor. Şimdi o dediğim ‘sadakat’ devreye giriyor. Ülkenin çıkarlarına göre değil bir partinin çıkarlarına yönelik bir hareket tarzı çıkıyor ortaya. Bir partinin çıkarlarına göre. Yani ben iktidarım, iktidardan gitmemek için neleri yapabilirim, bu arayış içindeler”…
“KENDİSİNE MİLLİ DİYEN KURUM BİR SİYASAL PARTİNİN ARKA BAHÇESİNE ASLA DÖNÜŞMEMELİ”
Devletin belli kurumları içerisinde beli insanlar seçiliyor, sizin göreviniz “Millet İttifakı’nı bozacaksınız” deniyor. Bu kadar basit. Onlar da “Emredersiniz” diyorlar. İstihbaratçıların isimlerini biliyorum ama sorumluluğum gereği söylemem…
Bu sadece benim bildiğim bir gerçek değil. Bunu pek çok insan biliyor. Diğer partilerden insanlar, bu olayı takip eden insanlar bunları gayet iyi biliyor…
İşin özü şu, kendisine “Milli” diyen bir kurumun milli olması lazım. Kendisine milli diyen bir kurum bir siyasal partinin arka bahçesine asla dönüşmemeli. Tamamı için söylemiyorum bakın. Orada çok düzgün, namuslu, ülkesinin çıkarı için hayatını feda eden pek çok insan var. Eyvallah başımın üzerinde yeri var. Ama kalkıp da kendisini bir siyasal partiye angaje ediyor ve o siyasal partinin, kendi koltuğunu korumak için verdiği talimatları yapıyorsa doğru değildir.
Gazeteci-Yazar, Radyo Televizyon Üst Kurulu üyesi (RTÜK) Faruk Bildirici, Türkiye’de dinleme olaylarını uzun zamandır yakinen takip eden isimlerden.
Hatta “Gizli Kulaklar Ülkesi”isimli kitabın yazarı.
Kendisine hem Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını hem de kendi kafama takılan soruları yönelttim.
Bildirici’nin değerlendirmesi şöyle:
MUHALİFLER TUTUKLANDI:
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bu kadar emin biçimde söylüyorsa mutlaka dayandığı veriler vardır. Ama zaten Türkiye’de bir siyasi parti lideri dinlenmese şaşarım. Zira Türkiye’de geçmişte de iktidar sahipleri muhalefet partilerinin liderlerini dinletiyordu. Adnan Menderes’ten tutun da, İsmet İnönü’ye hatta Turgut Özal’a kadar dinlenmeyen lider yok.
Üstelik 2007 yılında, özellikle Ergenekon ve Balyoz gibi davaların açıldığı süreçte bütün muhalifler aynı dosyalara doldurulup tutuklanırken de yüzlerce insanın yasa dışı biçimde dinlendiğine ilişkin somut kanıtlar ortaya çıkmıştı. Hem de kimi polis ve hakimler tarafından yapılmıştı bu gizli dinlemeler.
ARKADAŞLARIM “ABARTTIĞIMI” SÖYLEMİŞLERDİ
Öyle ki, ben 1997’de telefon dinlemelerle ilgili kitabıma “Gizli Kulaklar Ülkesi” adını verdiğimde bazı arkadaşlar abarttığımı söylemişlerdi. Şimdi o arkadaşlar o ismin hiç de abartı olmadığını kabul ediyorlar.
Evet, polis-yargı-istihbarat üçgenine yerleşen Fetullahçı örgütün bu gizli dinlemelerde çok önemli rolleri vardı. Ama onlar temizlendiler diye bu dinlemelerin bittiğini söylemek mümkün değil. Çünkü Türkiye geçmiş yıllara oranlar çok daha katı bir polis devletine döndü. Maalesef öyle ideal bir hukuk düzeni olduğunu söylemek de mümkün değil. Yargı da tamamen siyasi iktidara bağlı.
İNSANLARIN ÇOĞUNLUĞU DİNLENME ENDİŞESİ TAŞIYOR
Üstelik günümüzde teknoloji çok daha gelişti. Eskisi gibi her dinlenen telefonun başına birilerini oturtmak da gerekmiyor. Dijital teknoloji hem sözcük taramalarını hem de hedef kişi takibini çok kolaylaştırdı. Hatta farklı telefonlar kullansa bile ses taramalarından bulunup dinlenmesi mümkün. Günümüzde hem Milli İstihbarat Teşkilatı, hem polis istihbarat hem de BTK’nın dinleme olanakları çok arttı. Yurtdışından alınan dinlemeyle ilgili aygıtlar hakkında zaman zaman medyaya haberler de yansıyor. Bu gelişkin dinleme aygıtlarının sadece adli suçlulara, terör zanlılarına karşı kullanıldığını söyleyemeyeceğim. Kaldı ki, bugün sokağa çıksanız insanların büyük bölümünün dinlenme endişesi içinde olduğuna tanıklık edebilirsiniz.
Birçok dünya ülkesinde halen tartışılan telefon dinleme iddialarının ardı arkası kesilmiyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun iddiaları daha önce basına yansıyan bazı haberleri hatırlamamıza neden oldu.
TÜRKİYE’YE CASUS YAZILIM SATILDI
Çok değil, Eylül 2019 tarihinde Alman basınına yansıyan haberlere göre: Bir Alman yazılım şirketi Türkiye’ye muhalefetin telefonlarının dinlemesi için casus yazılım sattığını, olayın bir soruşturma sırasında savcılık tarafından tespit edildiğini gündeme getirmişti.
Haberlerde Almanya’nın Bavyera bölgesinde savcıların başlattığı bir soruşturmada FinFisher adlı yazılım şirketinin Türkiye hükümetine muhalefetin telefonlarının dinlenebilmesi için casus yazılım sattığı vurgulanıyordu.
Sueddeutsche Zeitung gazetesinde yer alan habere göre, Münih Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada, söz konusu yazılım şirketinin teknik takip yazılımını ve ekipmanını yasa dışı yollarla Türkiye’ye ihraç ettiği iddia ediliyor.
Reuters haber ajansı ise FinFisher şirketinin konuyla ilgili bir yorum yapmadığı, e-posta ve telefon yoluyla iletilen soruları yanıtlamadığı aktarmıştı.
Yine 2014 yılında, Alman İstihbaratı BND’nin, Türkiye başta olmak üzere bazı ülkeleri yıllarca dinlediği ortaya çıkmış haber dünya gündemine bomba gibi düşmüştü.
Alman ‘’Der Spiegel’’ dergisinin haberinde, Almanya’nın Dış İstihbarat Servisi’nin (BND), NATO partneri Türkiye’yi izlediği, Alman hükümetinin 2009’da hazırladığı güncel görev profilinde, Türkiye’nin resmi hedef olarak yer aldığı belirtildi.
Dergiye göre Alman hükümeti, BND olarak bilinen istihbarat teşkilatına Türkiye’yi izlemesi için 2009’da talimat ve yetki verdi. Alman istihbarat teşkilatından Türkiye’yle ilgili elektronik ve alan istihbaratı dahil her türlü bilgiye ulaşması istendi.
BND de çalışma belgesini yenileyerek Türkiye’yi izlenmesi gereken ülkeler listesine aldı. Der Spiegel dergisi, haberini çift taraflı çalışan bir alman ajanın Washington yönetimine ulaştırdığı istihbarat verilerine dayandırmıştı.
Almanya’nın sadece Türkiye’yi değil, başka ülkeleri ve bazı ünlü bürokratları da dinlediği de iddia edilmişti.
Almanya dinleme skandalından bir yıl önce yani 2013 yılında ise ABD’nin birçok ülkeyi dinlediği haberleri gündeme gelmişti.
ABD’DE DİNLEME SKANDALI
2013 yılında Eski CIA ajanı Edward Snowden’ın açığa çıkardığı dinleme skandalı, ABD’nin Avrupa Birliği’nin Brüksel, Washington ve Birleşmiş Milletler’deki ofislerini ve Türkiye’nin dinlendiğini ortaya çıkarmıştı.
İngiliz The Guardian gazetesinin haberine göre, Snowden’ın sızdırdığı belgelerden birinde, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’nın yaptırdığı gizli telefon dinlemesi ve internet kayıtları takibinin Türkiye, Yunanistan, Fransa ve İtalya’nın elçilik ve diplomatik misyonlarını da kapsadığı iddia edildi. Türkiye’nin dinlenen 38 hedef arasında olduğu belirtilen haberde bahsi geçen NSA belgesinin Eylül 2010 tarihli olduğu ifade edildi.
Haberde, NSA’nın sadece Avrupalı diplomatları dinlemekle kalmadığı, dinlediği hedef ülkeler arasında Japonya, Meksika, Güney Kore ve Hindistan’ın da olduğu belirtilmişti.
Snowden’ın Alman Der Spiegel dergisine sızdırdığı ‘çok gizli’ belgeyle ortaya çıkan dinleme skandalında adı geçen kurum ve ülke temsilciliklerine mikrofonlar yerleştirilip dinleme yapıldığı gibi bilgisayarlara da girilerek elektronik posta ve yazışmaların takip edildiği öne sürülmüştü.
Leave a Reply